Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ebru Caymaz, İskandinav Yarımadası’nın kuzeyinde yer alan Lofoten Adaları’nda suyun içindeki kelp (deniz yosunu) ormanlarında küresel ısınmayla çoğalan deniz kestanelerinin verdiği zararı görüntüledi.
Okyanus Vakfı ve Antarktik Bilimsel Araştırmalar Komitesince hazırlanan “Kutup Bilimlerinde 100 Kadın Projesi”ne giren ilk Türk kadın olan Caymaz, 2013’ten bu yana Norveç-Svalbard, Grönland, İzlanda ve Kuzey Kutbundaki Arktik bölgesinde sürdürdüğü çalışmalar kapsamında Norveç’in kuzeyinde bulunan Lofoten Adaları’na gitti.
Kuzey Kutup Dairesi’ndeki adalarda 15 gün kalarak özel izinle dalış yapan Caymaz, soğuk iklim dalışına dikkati çekmek isterken deniz habitatında küresel ısınmanın etkilediği kelp ormanlarında istilacı hale gelen deniz kestanelerinin verdiği zararı kamerasıyla kaydetti.
Kayıtlarda, deniz kestanelerinin boyutlarının sudaki ısınmanın etkisiyle büyüdüğü, deniz bitkilerinin yapraklarının büyük ölçüde yok olduğu ve sadece gövdelerindeki dalların kaldığı dikkati çekti.
Doç. Dr. Ebru Caymaz, AA muhabirine, 2013 yılından bu yana Arktik bölgelerde bazı faaliyetlere katıldığını, 2015’ten bu yana da aktif olarak ekstrem çalışmalarda bulunduğunu söyledi.
Lofoten Adaları’nın 68. kuzey enleminde yer aldığını belirten Caymaz, “Normalde kış dönemi orada dalışlar yok. Benim ziyaretim sezon dışındaydı ancak oradaki yetkililerle önceden görüşmeler yapıp izin aldım. Soğuk iklim dalıcısı olduğum için o bölgede kış döneminde de dalış yapmak istedim.” dedi.
Caymaz, dalıştaki amacının diğer ekstrem faaliyetlerinde olduğu gibi halkın ilgisini çekmek, o bölgede iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin günlük hayata ve genel olarak bölgeye etkileri ve potansiyel sonuçlarından bahsetmek olduğunu aktardı.
Grönland’da, Baykal Gölü’nde yaptığı buz altı dalışlardan farklı bir durumla karşılaştığını dile getiren Caymaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Lofoten Adaları’ndaki kelp ormanlarında artan su sıcaklığıyla beraber inanılmaz sayıda deniz kestanesi ile karşılaştım. Deniz kestaneleri kelplere çok ciddi ölçüde zarar vermişti. Bizzat yerinde gözlemledim. Burada dikkati çekeceğim konu aslında dalıştı fakat dalışta doğrudan iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini kamerayla kaydettim. Burada bu şekilde görmek ve deneyimlemek benim için de açıkçası çok korkutucu bir tecrübeydi. Bu denli yoğun şekilde olumsuz etkiyi görmeyi beklemiyordum. O bölgede de artan su sıcaklığıyla deniz kestaneleri sayısındaki artış ve su altı yağmur ormanları dediğimiz, su döngüsünü, oksijen döngüsünü ayakta tutan kelp ormanlarının bu denli olumsuz etkilenmesini görmek benim için acı bir tecrübeydi.”
“30 yıl sonra biz bunu bir afet olarak konuşmaya başlayacağız”
Doç. Dr. Caymaz, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde küresel ısınmadaki artışın 2 derecede tutulmasının hedeflendiğini ancak her yıl yapılan ölçümlerde bu durumun daha kötüye gittiğini vurguladı.
Karbon emisyonlarındaki artışla dünyanın normalde kendini yenileyebilen bir kapasiteye sahip olduğuna değinen Caymaz, “Biz ona yerküre diyoruz ama aslında bahsettiğimiz şey su küre. Yani su küredeki olumsuzluklar, yaşanan bu döngüdeki olumsuzluklar su kürenin kendi adaptasyon becerisini de bozuyor ve su kürede meydana gelen bu dengesizlikler dünyamızın iklimini de oldukça olumsuz etkileme potansiyeline sahip.” ifadesini kullandı.
Caymaz, yerli halklarla faaliyetler yaparken bir yandan da iklim mültecileri (doğal afetler ve iklim değişiklilerinin sonucu olarak koruma talep eden insanlar) konusunda çalışmalar yürüttüğünü belirtti.
Bu tür olumsuz etkiler nedeniyle 20-30 yılda iklim mültecilerinin ortaya çıkacağı yönünde öngörüler olduğunu anlatan Caymaz, “Bu işin afet yönetimi boyutu. Dolayısıyla biz buna aslında artık iklim değişikliğine yeni nesil afet diyoruz ve bu noktada artık 30 yıl sonra biz bunu bir afet olarak konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Öncelikle somut adımlar atılması gerektiğini kaydeden Caymaz, “Biz burada aslında küresel ölçekte bir durumdan bahsediyoruz. Tüm dünyada mesela karbon emisyonlarını azaltmak için yeşil enerji örneği gibi pek çok yöntem var. Bu çok boyutlu ve çok katmanlı bir süreç. Yani sadece ‘şunu yapın’ ya da sadece ‘bunu yapın’ değil. Çok ciddi, önemli bir yönetim süreci gerektiriyor.” dedi.
Konuyla ilgili Tüm devlet kurumlarının ve ülkelerin eş zamanlı çalışabilmesi gerektiğini aktaran Caymaz, “Alınacak temel önlemler belli, bunların uygulanması noktasında halk tabanına da inilmesi gerekli. Toplumda bir karşılık bulmadığı sürece başarılı olamayız.” sözlerine yer verdi.
GÜNDEM
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024